SEBE.12 Süleyman ve Cinler – BİLGİ( VAHY) , GÜÇ ve ADALET

SEBE.12 Süleyman ve Cinler
BİLGİ( VAHY) , GÜÇ ve ADALET

SEBE.12: Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık”

 

Ayetin teviline 2 ayet öncesinden başlamakta fayda var. Şimdi o iki ayeti arka arkaya yazacağım.

 

SEBE.10-11: Andolsun, biz Davud’a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. “Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin” (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık. Geniş zırhlar yap, (onları) düzenli bir biçime sok ve hepiniz salih ameller yapın. Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızı görenim” (diye vahyettik).

Davud dağları ve kuşları kendisi ile birlikte teşbih ettirtip demiri yumuşatan bir ilim sahibi. Hatırlayın Zülkarneyn kıssasında bu erimiş demir ile iki dağ arası doldurulup üzerine erimiş bakır dökülecektir.  ( Bukıssa  küfr ile aynı seviyede güce erişen islamın onlar ile aynı güce eriştikten sonra  küfrün  yükselmesinin ,saldırılarının durduğunu  ve bu erimiş demir yığınlarının üzerine dökülen KATRAN ile nizamın adaletin sağlanıp perçinlendiğini anlatır. )  Davud  da öyle bir resuldür ki, zenginliği ve krallığı yanısıra , DAĞ gibi koca koca önyargılarla  ve İZM ler ile dolu kalpleri fetheden, yumuşatan br lider idi. Ardından gelen Süleyman da benzer yoldan gitti. Babasına verilen ilimden o da nasibini aldı. Rüzgara boyun eğdirmişti. Rüzgar RHV köküyle RUH ile aynı köktendir. Allahın sonsuz ilminden gelen ve çok azı insan tarafından bilinebilen bu BİLGİ, VAHY ile şekillenir. Dolayısı ile SEBE.12 de geçen sabah gidişi bir ay akşam dönüşü ( aslında burdaki kelime AKŞAM değil, GERİSİ manazında dır) bir ay olan rüzgara boyun eğdirmiştik derken ki mana: ÖYLE BÜYÜK BİR İLİM SAHİBİ İDİ Kİ..manasındadır. Yani YEDİDEN YETMİŞE gibi… DOĞUDAN BATIYA gibi. Aynı zamanda ÇOK DERİN BİR SORGULAMA ve TEDEBBÜR ETME YETİSİNE SAHİPTİ manasındadır.Çünkü  bashsi geçen cümlede ÖNÜNDEN ARDINA DERİN DERİN tefekkür ederdi anlamı da çıkmaktadır.

Bu GİDİŞİ BİR AY  DÖNÜŞÜ BİR AY ( ya da GERİSİ BİR AY) anlamındaki cümleden Süleymanın etrafını bereketlendirmek için ( Etrafını bereketlendirmek , VAHY e duyarlı toplulukların olduğu ENSAR kavimleri arayıp bulup İSLAM coğrafyasını ve İYİLİĞİ  yaymak anlamında da kullanılmıştır.)  Nitekim SEBE.19 da  bu BEREKETLİ coğrafyalar dan bahseder.

SEBE.19: Kendileriyle, içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden) görünebilen şehirler var ettik ve orada yürüme (imkanlarını) takdir ettik: “Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın” (dedik).

Kuran ın BEREKETLİ dediği bu coğrafyalar RIZKIN bol olduğu ( KURAN VAHY e  de rızk der) Allah ın VAHY inin dolaştığı ve en azından unutulmayıp hala diri olduğu coğrafyalar  manasındadır. Süleyman da bu BEREKETLİ coğrafyalardfa yaşayıp kalibi islama ısınacak ya da islama destek verip onu yüceltirken yardımcı olacak İNSAN ları arıyordu. Seferlerinin gayesi bu idi.

 

Bereketli coğrafyaların islamı nasıl birden büyüttüğü, erimiş demirlerin ( kalbi islama ısındırılmış insanların )  birbirleri ile savaşmadan ( ANLAŞMALAR ile.. ERİMİŞ KATRAN ile mühürlenerek) saldırmazlığa erdirmelerinin anlatıldığı bir diğer ayet İSRA.1 dir

 

İSRA.1: Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.
Resullah (sa) Mekke de bir elin parmaklarını geçmeyen yandaşları ile Medineye hicret etmiş ve ırada islam boy atıp filizlenmiştir. Çevresi bereketlenmiş olan, ehli Kitap lar ile dolu o coğrafya İslaı büyütmüştür.

İslam büyüyünce ve küfr ile en az DENK güçler haline gelince , KÜFR artık İSLAM a saldıramaz olmuştur. ( İKİ DAĞ ARASI ERİMİŞ DEMİR İLE OLDUKTAN SONRA… ÜZERİNE ERİMİŞ KATRAN DÖKÜLMESİ ile ZARFIN MÜHÜRLENMESİ gibi.. ERİMİŞ KATRAN bunu ifade eder)  Artık KÜFR İslama saldıramaz hale gelmiştir. Taki İslam ın yeniden güçsüzleşeceği anı kollayıncaya kadar.

O vakte kadar ne zaman ki İSLAM ın onlara gösterdiği SALDIRMAZLIK konusunu es geçip , İSLAM ın emrinden çıkarlarsa hemen onlara BİR AZAP ATEŞİ dokunur. Yani MÜSLÜMANLAR onları azaplandırır.

KÜFR ehline iki şekilde azap vardır. İlki elbette ki AHİRETTE.. İkincici de dünya da MÜSLÜMANLAR eliyle. Eğer Müslümanlara saldırırlarsa karşılık bulurlar. Saldırmalarındaki TEK ŞART: İSLAMIN GÜÇLÜ OLMASIDIR. Ancak o zaman dururlar.

Süleymanın emrinin altında da , gezip dolaştığı ve her gittiği yerde gönülleri fehederek sulh ilan edip ERİMİŞ KATRAN ile ( anlaşma zarflarının üzerindeki erimiş katran) o kadar çok anlaşma yapıp o kadar büyük bir imparatorluk kurmuştur ki, o anlaşma zarflarının üzerindeki katran dan yapılı mühürleri bile SEL GİBİ AKTI diyerek anlatır.

Süleyman ın emrinde onca CİN ( Ehli Kitap ancak Müslüman olmamış. İslamı benimsemeyen ancak İslam ın gücü kuvveti karşısında şimdilik sulh içinde yaşayan ancak bir fırsatını bulursa hemen başını kaldırıp BEN BURDAYIM diyecek İSLAM OLMAYAN topluluk. Aynen FATİH in toplarını döken Ermeni usta ve diğer onbinlerce devşirimiş asker  ve İslam olmayan teba gibi) BU CİNLER de Süleymanın emrinde idi. Ancak ne zaman ki başkaldıracak olurlarsa onların kafalarına hemen devletin tokmağının ( Süleymanın asası) geleceğini bildiklerinden ve Süleyman ın  himayesinde onlara çok iyi davranıldığından seslerini çıkartmazlardı.

Müslümanlara saldırıp onlara kötülük saçanların cezası hem ahirettedir hemde dünya da Müslümanlar eliyle azanlandırılırlar

MAİDE.33: Allah’a ve Resulü’ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.

TEVBE:52: De ki: “Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah’ın ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azab dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.”

Ne zamanki CİN ler Süleymanın öldüğünü yani Süleymanın kurduğu sistemin çöktüğünü gördüler. Ki bu çöküş SÜLEYMANIN ASASINI YİYEN KURT ile anlatılır.  O ana kadar Süleymana ve devletine bir çok güzel hizmetler yapmışlardı. Huzur içinde yaşıyorlardı. Çünkü Müslümanlar kendilerine saldırmayana asla saldırmazlar. Ancak ne zamnki Süleymanın güçten düştüğünü farkettiler işte artık başkaldırı zamanı geldi ediler. Bunu daha önce bilselerdi daha önce de yaparlardı. Çünkü her ne kadar rahat içinde olsalarda Süleymanın emrinde olmak onlar için aşağılık bir azaptı.

SEBE.14: Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp düşünce, açıkca ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp yaşamazlardı.

İslam güçlü olmadığı sürece küfr ona saldırmaya devam edecektir. İSlamın güç olabilmesinin TEMEL YOLU ise: Çevresi bereketlendirilmiş yerlerdeki insanları bularak onların kalbinin ( DAĞLARIN) ısındırılması ( eritilmesi) ve İSLAM gücünün arttırılarak KÜFR karşısında DEBGE sağlanmasıdır. O yüzden Süleyman GÜCÜN ve ADALETİN simgesidir.

 

Elbette en iyisini bilen ve söyleyen ALLAHTIR

ACG

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir