Musa ve Salih Kul kıssası : HAYAT SORGUSU

MUSA ve SALİH KUL

 

Musa (as) ın hayatı sorguladığı ve bu sorgulamanın neticesinde Allah ında izni ile bulduğu cevapları anlatan muhteşem bir ayet zincirinin 1. Bölümüdür.

Kehf 60 dan başlayan bu ayet grubuna başlamadan önce Kehf 58 ve 59  da Allah  zalim olanlara zalimliklerinin onlara kazandırdıkları nedeniyle hemen ceza verecek olsaydı bunu çabuklaştırırdı ancak bu azabı o BULUŞMA gününe , yani ahiret gününe ertelediğini, bundan kaçışın olmadığını anlatıyor.

Ve Kehf 60 ile başlayan ayet zinciri ile de Musa nın hayatı sorgulamasının ilk bölümünü bize anlatıyor. Musa nın hayatı sorgulamaya başladığı o gençlik haliyle kafasındaki sorulara nasıl cevap bulduğu ve HAYATIN ÖĞRETİCİLİĞİ karşısındaki tavırlarını anlatan muhteşem bir örüntü.

Kehf 60: “Hani Musa genç yardımcısına demişti: “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim.”

İki deniz diye tabir edilen yer, dünya hayatı ile ahiret hayatının birleştiği an yani ÖLÜM anıdır. Bu iki denizin birleşmeyip aralarına engel koyan ve ahiret hayatı ile dünya hayatını birbirinden ölüm ile ayıran Allah’ın bu anlatımını Furkan 53 ve Nem 61 de de görüyoruz.

Furkan 53: “İki denizi (birbirine) salıp katan O’dur; bu, tatlı, susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.

Neml 61: “Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara / engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

İKİ DENİZ in ahiret ve dünya hayatı olarak iki yaşam şeklinde anlaşılmasının yanında Allah ın Kuran da İKİ TOPLUM olarak bahsettiği MÜMİN ler ve DİĞERLERİ şeklindeki İYİ ve KÖTÜ olarak ikiye ayrılan ve asla birbirine karışmayıp ayrılan , ayrılması gereken İKİ YAŞAM BİÇİMİ şeklinde anlatımı da mevcuttur.

RAHMAN.19-20 “Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler.

FURKAN suresinde de  konuyu çok güzel açıklayan bir ayet dizisini bulabiliriz. FURKAN 47 den itibaren okursak , göreceğiz ki: İnsanlara vahyi , kurumuş toprakları yeniden yeşerten yağmuru ( SUYU) taşıyan bulutları getiren rüzgarların müjdeciliği gibi  , resullerin müminleri cennete müjdeleyen müjdeciler olmasıyla iletiyor olmasına benzetip insanların VAHY e ulaşabilecekleri kanalların açık olduğunu , kafirlere meyl edilmemesi gerektiğini , Allah ın KÜFR ile HAK kı  ( BATIL ile GERÇEĞİ ) birbirinden çok net şekilde ayırdığını , insanın ACI SUYU mu TATLI SUYU mu seçeceğine kendisinin karar vereceğini , bu seçimi yapabilecek şekilde yaratıldığını anlatıyor. ( NOT: KEHF suresinin ilerleyen ayetlerinde duvarın altında ki hazine budur)

RESULLERİN müjdeleyici olduklarını pek çok ayette görebilirsiniz. RÜZGAR ların  resullere benzetilerek mütaşabih anlatımı burdan çıkartılabilir.

NİSA.165: “Elçiler; müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gönderildi). Öyle ki elçilerden sonra insanların Allah’a karşı (savunacak) delilleri olmasın. Allah, üstün ve güçlü olandır, hikmet ve hüküm sahibidir.

 

 

FURKAN.48-49-50-51-52-53: “..Ve kendi rahmetinin önünde rüzgarları müjdeciler olarak gönderen O’dur. Biz, gökten tertemiz su indirdik; Onunla ölü bir beldeyi (toprağı) canlandırmak ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan bir çoğunu onunla sulamak için. Andolsun bunu, onların arasında öğüt alıp düşünsünler diye çeşitli biçimlerde açıkladık. Ama insanların çoğu nankörlük edip ayak direttiler.

Eğer dilemiş olsaydık, her kasabaya bir uyarıcı gönderirdik. Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur’an’la) büyük bir cihad ver. İki denizi (birbirine) salıp katan O’dur; bu, tatlı, susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuşturVe insanı bir sudan yaratıp onu, neseb ve sihriyyet (sahibi) kılan O’dur. Senin Rabbin güç yetirendir”.

MUSA yı hatırlayın. SU olmayan bir yerde ASA sını vurup SU arayacaktı.

BAKARA.60: “(Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman biz ona: “Asanı taşa vur” demiştik de ondan oniki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah’ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın

Her iki şekilde de İKİ DENİZİN birleştiği yer ÖLÜM anıdır. İster ahiret hayatı ve dünya hayatı olarak anlayın, isterse HAK ve BATIL diye düşünün. ÖLÜM den sonra her şey AYAN BEYAN olacağı için artık KÜFR, BATIL , KÖTÜLÜK kalmayacaktır. İKİ DENİZ BİRLEŞECEKTİR:

FATIR.12: “İki deniz bir değildir. Şu, tatlı, susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da, tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. O’nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz için gemilerin onda (denizde) suları yara yara akıp gittiğini görürsün.

NUR.40: “Ya da (inkar edenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek. Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur.

ENAM.63: “De ki: “Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz.”

KARA: Korunaklı olduğu düşünülen, insanların çoğunlukla kendini SAĞLAM KAYAYA tutunduğunu düşündüğü ama aslında ATALAR DİNİ olan ve inanışlara teslim ettiği ve SORGULAMAYI BIRAKTIĞI konfor alanı ve bu  şekilde yaşam.  Eğer KARA da isen ve yolunu kaybettiğinde  VAHY in yıldızları ile yolunu buluyorsan. SORUN YOK

DENİZ: SORGULAMA , çalkantılı ve dalgalı olan bir ARAYIŞ evresi. Bu evreyi Eğer VAHY GEMİSİNE binmezsen boğulacağın bir yaşam biçimi.Eğer denizde isen ve VAHY GEMİSİN de ve VAHY yıldızları ile yolunu buluyorsan sorun yok.

Hayatın hiçbir evresinde VAHY den gözünü ayırmamalısın. Allah YOLUNU BULMAN için sana hiçbir zaman konumunu ve kurallarını değiştirmeyen YILDIZLAR ın yol göstermesi gibi VAHY ile yolunu göstermiş ve KİTAB ı sana REHBER olarak göndermiştir.

ENAM.97: “O, karanın ve denizin karanlıklarından yolunuzu bulmanız için size yıldızları var edendir. Bilebilen bir topluluk için biz ayetleri birer birer (bölüm bölüm) açıkladık.

Hayat bir imtihandır. İYİ ile KÖTÜ nün ayrılacağı. İnsan da bu FAZLI aramak için dünya denizinde gemisini yapıp yüzdürmelidir. Yoksa o gemi batacak ve boğulacaktır. Ya da yolunu kaybedecektir. Önemli olan nasıl bir gemi yaptığın ve nereye yol aldığındır.. VAHY ile yapılmış sağlam bir gemi mi? Ve VAHY yıldızları ile yolunu bulabilen bir GEMİ mi?

İSRA.66:” Sizin Rabbiniz, fazlından aramanız için denizde gemileri sizin için yürütür. Gerçekten O, size karşı merhametli olandır.

Vahy ile insanlar DENİZ de boğulmaktan kurtulurlar. RESUL ler ellerindeki VAHY i bilgi ile insanları DENİZDE korunaklı bir yoldan geçirtmeye çalışır.

TAHA.77: “Andolsun, biz Musa’ya vahyetmiştik: “Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan.”

Denizde ki GEMİLERİ , karadaki SARSILMAZ DAĞLAR a benzeten ayet ile VAHY in, yaşamdaki  değişmez yol göstericiliği anlatılır.

ŞURA.32 Denizde yüksek dağlar gibi seyreden gemiler O’nun ayetlerindendir.

Görüldüğü gibi KURAN da “deniz” kelimesi birkaç farklı manda kullanılmıştır. İlki : Bildiğimiz deniz manasında. İkincisi dünya ve ahiret yaşamı. Yaşam biçimi.

Kehf 60: “Hani Musa genç yardımcısına demişti: “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim.”

KEHF suresinin bu bölümünde ,Musa nın gençliğinde hayatı sorguladığı ve doğruyu, hakikati bulmak için harcadığı çaba anlatılıyor. Sonuçta eline bir şey geçmese bile hakikati sorgulamak ile ilgili uzun bir zaman geçirmiş olmak bile bir değerdir. Sonucunda ne kadar uzun zaman mal olursa olsun, gerekirse ölünceye kadar peşinden gidecek ve doğruyu arayacağım.

Ölümden sonra da bir hayatın daha olması gerektiğini ve İKİ YAŞAM ın var olduğunu kaşfediyor.

GENÇ Musa pek çoğumuz gibi hayatı sorguluyor. Ölüm anına kadar insanın yaşadığı hatta öldükten sonra nelerin olacağı ile ilgili bir sorgulama yaşıyor. Pek çoğumuz bunu yaşadık.

Kehf 61: “Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.

Burada RIZK olarak anlatılan balık Yunus süresin de de DÜNYA MALI olarak anlatılıyor.  Buradaki sorgulamada Musa; öyle veya böyle ölümlü olan bir hayat var. (  Sorgulamanın ikinci kısmında NEDEN ÖLÜM VAR diye de soracak) Bu ölümlü hayatın sonunda kimse zenginliğini alıp götüremiyor. Mallarını , oğullarını. Ne kalacak elinde? Bunca ağır hayat yolculuğunun amacı bir” HİÇ” olmamalı.  Bu hayatın RIZKI ne ola ki? Yoksa öte dünya ya hiç bir rızk taşımadan , rızkını dünya da unutup , sadece dünya hayatı ile rızklanırsan ne yapacaksın burada?

Balığın burada YEMEK , YİYECEK, GIDA olarak kullanıldığını zaten KEHF.62 de anlatıyor.

Kehf 62: “(Varmaları gereken yere gelip) geçtiklerinde (Musa) genç yardımcısına dedi ki: “Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız yolculuktan gerçekten yorulduk.”

RIZK , YİYECEK Kuran da dünya rızkı ve ahiret rızkı olarak anlatılır.

HAC.58: “Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

Bütün mesele öte tarafa giderken yanımızda götüreceğimiz RIZK ın nevidir. Kuran da yiyeceğin  bu anlamda kullanıldığı yerlerden biri de MERYEM kıssasıdır.

Zekeriya mihraba girdiği her zaman MERYEM in yanında yiyecekler gördüğü ayeti hatırlayın. Şaşkınlıkla soruyordu Zekeriya: NERDEN GELİYOR BU BİLGİLER diye. MERYEM de diyordu ki: ONLAR RABBİMDENDİR. Çünkü Meryem de VAHY üzre yetiştirilmişti. MERYEM in annesi onu öyle yetiştirmiş ve hatta tüm bağımlılıklardan uzak özgür , kendine güvenen, devrimci, muhteşem bir Müslüman birey olarak yetiştirmişti.Zekeriya her Meryem i gördüğünde ondaki bu VAHYSEL dokunuşları görüyor ve şaşırıyordu.

ALİ İMRAN.37: “Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya’yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: “Meryem, bu sana nereden geldi?” deyince, “Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir” dedi.

Benzer şekilde yine KEHF.77 de Musa ve salih kul bir kasabaya gidip kasaba halkından yiyecek sormuşlardı. Yani bu halk VAHYE duyarlı mı diye baktılar. Ama maalesef halk da VAHYSEL bir duyarlılık yoktu.

Aynen İBRAHİM in kızarmış buzağıyı halkına sunması ve halkının ondan yüz çevirmesi ile İbrahim in dehşete kapılması ve halkı konusunda endişeye düşmesi gibi.

ZARİYAT.22: “Gökte rızkınız vardır ve size va’dolunmakta olan da.

 

Görüldüğü gibi RIZK dünyada ki bildiğimiz dünya rızkı olarak kullanılmış olduğu gibi ahiret rızkı olarak da kullanılmıştır.

Kahf 63: “(Genç yardımcısı) dedi ki: “Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı Şeytan’dan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu.”

Görüldüğü gibi balığı unutan MUSA nın genç hali. Yani henüz sorgulamayan Musa. İnsan, hayatın çalkantılı zamanları geçipte  sağlam bir kayaya ya da karaya ayak bastığında hemen  ALLAH ı unutur. Gerçeği arama kaygısı yerini dünya hayatının geçici zevklerine bırakır. Ve bunu da ancak içinde ki KÖTÜ YAN yaptırıyor olmalı. ŞEYTAN ın işi olmalı.

BU arada insanın hayatın çalkantılı evrelerinde Allah ı aradığı ama o çalkantılı dönemler geçtiğinde hemen  Allah ı unuttuğu Kuran da çok güzel anlatılır:

 

Yunus 22-23: “Karada ve denizde sizi gezdiren O’dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O’na ‘gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)’ olarak Allah’a dua etmeye başlarlar: “Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız. Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz bizedir, biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz.

İsra 67: “Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, O’nun dışında taptıklarınız kaybolur gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür.

Nerde unutuldu bu “bir RIZK biriktirilmesi gerektiği” ? İşte tamda bunu arıyordu ; o   ana geri dönerse  hayatın sonuna varıp ölüm eşiğini geçtiğinde elinde RIZK  ile yorgunluğunu giderebilir, dinlenebilirdi. ( Cennette gidebilir).

Çünkü öldükten sonra bir hayatın daha olması gerektiği sonucuna ulaşmıştı Musa. Peki ıo hayatın RIZKE ne olmalıydı? Neydi onu o öteki hayatta DİRİ tutacak, cennete götürecek şey? Onu arayıp bulmalıydı. Yoksa böyle  boş boş ölüm anına varıldığında elinde bir RIZK olmadan ölürse vay haline. Bu durumu SİMULE ediyor Musa. Yani canlandırıyor kafasında.

Kehf.64: “(Musa) Dedi ki: “Bizim de aradığımız buydu.” Böylelikle ikisi izleri üzerinde geriye doğru gittiler.

Film şeridini geri sarıyor ve HAYATIN KADİM BİLGELİĞİNE danışarak kafasındaki sorulara cevap bulmaya çalışıyor.. ( Bugün buna EVRENSEL DOĞRULAR deniyor.)  Aslında bu;  Allah ın insanın  fıtratına kodladığı doğruları bulma  sürecidir.  İnsan bunu ancak  vahysel  bir bilgi ile yapabilir ya da hayatın yaşanmışlığının , tabiatın hali hazırda veriyor olduğu bilgilere kulak kabartarak  bu cevapları bulabilir. Hayatın YAŞANMIŞLIĞINDAKİ BİLGELİK ile de doğruların bir kısmını bulabilir insan. O yüzden Allah kitab da çok kere BAKMIYOR MUSUNUZ? GÖRMÜYOR MUSUNUZ_? Der.

SECDE.27: “Görmüyorlar mı; biz, suyu çorak toprağa sürüyoruz da onunla ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları, kendileri yemektedir? Yine de görmüyorlar mı?”

ŞUARA.7: “Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.”

NİSA:49: “Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, ‘bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılmazlar.

 

Kehf 65:” Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.

Musa sorgulamasına  başladığında arayışta biri idi. Ama artık MÜMİN olarak ve ETRAFINA BAKIP, GÖREN, İŞİTEN ve TAKVASINA KULAK VEREN  MUSA ile birlikte hayatın içinde ki sorgulamalarına verdiği cevapları  örnek alacağız. Bu BİLGE liğe danışmak , yani arayışta olup , bu  arayışına rehberlik edecek doğru KAYNAĞI bulmak öncelikle ÖNYARGISIZ olarak ARAMAK ile başlar. Musa bu yolculukta bunu yapıyor. Oturup o SAĞLAM KAYA sın da kalıp doğruların kendisini bulmasını beklemedi. SORGULAMAK hali güzeldir. Ancak bu hal VARILACAK YER değil BAŞLANACAK YERDİR.

Sorgulamanın doğru yapılması insanı MÜMİN yapar. Yanlış sorgulama ve sorgulamama ise insanı KAFİR veya ATALAR DİNİNE İNANIVEREN bir EHLİ KİTAP yapar.

Kehf 66: “Musa ona dedi ki: “Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?”

Hayatın içindeki YAŞANMIŞLIKLAR, ÖRNEKLİKLER olarak çevirebileceğimiz bu “  ÖĞRETİLENLERDEN ÖĞRENME” kavramı  Kuran da Allah ın insana bir şeyi öğretme yöntemlerinden biridir. Allah bu yüzden sıkça  “GÖRMEZ MİSİN?”   “BİR BAK”  gibi ifadeler ile insanı bakıp ,görüp AKLEDEREK öğüt almaya sevkeden bir üslüp kullanır.

Mümin.69. “Allah’ın ayetleri hakkında mücadele edenleri görmüyor musun; nasıl da döndürülüyorlar?

Bakara.243 : “Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: “Ölün” dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez.

Nisa. 49: “Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, ‘bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılmazlar.

Enam.6:” Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? Biz, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kıldık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırdık, nehirleri de altlarından akar yaptık. Ama günahları nedeniyle biz onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller (inşa edip) var ettik.

Ama insanoğlu çok acelecidir. Çoğu insan hayatın içinden bilgileri süzüp çıkartmak, her yaşanılan üzerinden ders çıkartacak kadar vakit ayırıp özümsemek gibi bilge bir yaklaşım göstermez. Göstermeyecektir.

İsra.11: “İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir.”

Sadece İYİ olanda değil, ŞER olanda da HEMEN olsun ister.

Enam.57: “De ki: “Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azab) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah’ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırd edenlerin en hayırlısıdır.”

Taha.83: “Seni kavminden ‘çarçabuk (ACELEYLE) ayrılmaya iten’ nedir ey Musa?”

Taha.84: “Dedi ki: “Onlar arkamda izin üzerindedirler, hoşnut kalman için, sana gelmekte acele ettim Rabbim.”

Enbiya.37: “İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. Şimdi hemen acele etmeyin.”

İşte bu yüzden şöyle der Kuran:

Kehf.67: “Dedi ki: “Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin.”

Kehf.68: “”Kaldı ki sen, tecrübe bilgi kapsamına tümüyle girmeyen şeye nasıl (ve neden) katlanasın ki?”

Ama Musa SABIRLA sorgulamaya devam etti.

Ve sorgulamasının ikinci aşaması başladı.

Musa (as) ın hayatı sorguladığı ve bu sorgulamanın neticesinde Allah ında izni şile bulduğu cevapları anlatan muhteşem bir ayet zincirinin 2. Bölümüdür.

Sorgulayan insanın aceleciliğinden ve aslında hayatın YAŞANARAK ve DENEYİMLEYEREK  GÖZLEMLEYEREK edinilen bilgiler ile sorgulanabileceğini bu yüzden SABIR yani ISRARLA DEVAM ETMEK  gerektirdiğini de anlatan bu ayet dizisinin sorulu cevaplı kısımlarından ne anladığımı aşağıda paylaşmak istedim:

KEHF.70: “Dedi ki: “Eğer bana uyacak olursan, hiç bir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle anlatıp söz edinceye kadar.”

Hayattan sorularına cevapları ancak izlersen, yaşarsan, deneyimlersen ve bütün bu taleplerinle ilgili şeyler hakkında ÖĞÜT ALIRSAN bulabilirsin. Hayatın öğreticiliği böyledir. O yüzden zordur. Sabrederek , açık yüreklilikle ve önyargısızca dinleyip  yaşayıp öğüt almalısın

Kehf 71: “Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: “İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın.”

Kehf 79:” “Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı.”

 

NEDEN YAPAYIM? Neyi değiştirebilirim? Ölüm neden var? Herkes ölümsüz olsaydı ya!

Unutma ki zalimlerde ölümlüdür. YAŞAMI ölümlü kılarak ve bu yaşamın içinde bir süre belirleyerek ZALİMLERİN de  yok olmasını , devinimini ve  elbette ettikleri haksızlıkların cezasını çekecekleri bir ADİL din günü yaratıldı. Böylece FİRAVUN lar sonsuzca yaşayamadılar. Aksi taktirde zalimlik bitmez ve mazlum hep mazlum olarak kalırdı. Zengin hep zengin olur. Asla bir mazlumun zalimleri alaşağı edebilme şansı olmazdı. ÖLÜM insanları eşitlemek için var olması gereken bir adalettir.

 

Kehf 74: “Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: “Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın.”

Kehf 80-81: “”Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü’min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip korktuk. Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik.”

 

NE YAPAYIM: Yapılacak olan nedir? Nerden başlayacağım? İnsanın içindeki NEFİS: İki tarafı olan öz benliğinizdir. KÖTÜ olan tarafınızı  öldürmezseniz , yok etmezseniz, ezip sesini kısmazsanız sizi azgınca , hunharca büyüklenen bir kötü olmaya itecektir. Korkmanız gereken budur. EY İMAN EDENLER NEFSİNİZİ ÖLDÜRÜN.( Elbette nefsinizin kötülük yanını).  Bu sizin için daha İYİ olanıdır.

Nisa 66: Eğer gerçekten biz, onlara: “Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu.

İMAN eden ölümü göze alandır.  O insan ki: Ona ÖLÜN denmiştir ve kendini bu mücadele uğruna hem nefsini öldürebilecek hem de davası uğruna gerçek bir savaşta ölebilecek , evini ocağını toplayıp MESCİDİ HARAM ı kurabileceği hayata doğru hicreti göze alabileceği bir zorluğu göz kırpmaksızın seçebilecek insandır.  Bunu yapmasaydı kendini doğuran yani MÜMİN  olmasını sağlayan gerçeklere sırt dönmüş ve küfre gitmiş olurdu. .

Aynı sorgulamanın bir diğer sorusu: Madem ölüm var. Ve madem ki dünyayı ölümlü olması gerekiyordu ama en azından çocuklar ölmeseydi. Bu günahsız yavrular ölmek zorunda mı?  Eğer çocuklar ölümlü olmasaydı, iyi insanlar , MÜMİN insanlar OĞULLAR ve MALLAR edinme  çılgınlığı ile doğruyu kaybedip zalimleşir ve küfre saparlardı.

Çünkü OĞULLAR edinmek , güç edinmenin  aynen mal mülk edinmek gibi bir aracıdır.İNSANOĞLU da buna tamah eder ve yanındakini ezmek için  bunu kullanırdı. Eğer çocuklar ölmeseydi, insan sadece yaşlanınca ölen bir mekanizma olsaydı, insan oğlu OĞUL EDİNME yi sadece GÜÇ EDİNME aracı edinirdi. Bu da onu sadece sapkınlığa iterdi.

ALİ İMRAN.14: Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır.

KEHF.46 OĞULLARIN değil, SALİH AMELİN DAHA HAYIRLI olduğunu anlatan çok güzel bir ayettir ve KEHF.80-81 i en güzel açıklayan ayettir.

Bir  başka yorumda

KEHF.46: “Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici süsüdür; sürekli olan ‘salih davranışlar’ ise, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır.

 

Kehf 77: “(Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: “Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin.”

Kehf 82: “”Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu.”

BU ayatte önemli kelime gruplarından  biri  de BABALARI SALİH Biriydi demesidir. Burada BABA, ÖZ, NÜVE olarak anlatılan ve İNSAN ın ADEM liğine vurgu yapan bu kelimenin benzeri bir ifadeyi Maide 27 de de görüyoruz. ADEM in  İKİ OĞLU diye anlatılan ve insanın içindeki İYİ ve KÖTÜ yönün müteşabih edilerek anlatıldığı o ayetteki BABA olan ADEM e ithaf  edildiği için burada  da aynı örüntü ile anlatılır.

MAİDE.27: “Onlara Adem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah’a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: “Seni mutlaka öldüreceğim.” (Öbürü de:) “Allah, ancak korkup sakınanlardan kabul eder.”

Kasaba halkına gidilip onlardan yiyecek istenmesini yukarıda anlatmıştık. RIZK ikiye ayrılıyordu. Dünya rızkı ve ahiret rızkı. Dünya da ki yiyip iiçtiklerimiz ve vahysel bilgi ile edinilen kazanç.

Hz. Zekeriya nın mihraba girdiği her defasında Meryem i RIZK ile bulması, onun VAHYSEL BİLGİLER ile haşr neşr olmasını farketmesi. KEHF suresinde ki gençlerin şehir halkına gidip paraları karşılığı onlardan rızk istemesi : Yine acaba o şehir halkı o gençlerin fikirsel ve düşünsel tabanlarına karşılık verecekler mi? Ne reaksiyon verecekler?  Hz. İbrahim in  halkına kızarmış buzağı götürmesi ve onları bunu karşılıksız bırakması: Yani halkının vahye duyarsız olduğunun vurgulanması.

 

Musa burada NASIL YAPAYIM, BENDEN BEKLENTİ NEDİR?  Diye soruyor.: Yöntem nedir?

Sen insanları vahy ile doğruya çağıracaksın. Muhtemelen sana kulak asmayacaklar. Ancak senin görevin, insanların içinde ki DOĞRULARINI KENDİLERİNİN BULMASINI SAĞLAMAK: O yüzden yapacağın şey onların içinde TAKVA ( İYİLİK – VİCDAN) duvarını VAHY bilgileri ile olabildiğinde sağlamlaştırıp zamanı geldiğinde onların kendilerinin DOĞRUYU  seçmlerine olanak sağlamaktır. SEN HİDAYETE ERDİRİCİ DEĞİLSİN:

 

Kuran Okumak Lazım

ACG

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir