101 – Kâria SURESİ TEFSİRİ

RAHMAN  RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!
 
Karia suresi  Kuran sıralamasına göre yüz birinci, nüzul sırasına göre de otuzuncu sure olup, mekkede nazil olmuştur. on bir ayetten ibadettir.

101/1- Kaari’a…
 
Dikkat edilirse Kuran Kendi içerisinde kullandığı  bir kelimenin ne  anlama geldiğini konu  içerisinde anlatmaktadır.

101/2- Nedir Kaari’a?
 
Soruyor ve kendisi cevap veriyor.

101/3- Sana o Karia’yı bildiren nedir?
 
İnsanların bilmediği, sadece ve sadece Allah’ın nebiler aracılığı ile iman edenlere  ait olan gayıb bilgisini, yani olmamış  ve gelecekte olacak olan bir kıyamet sahnesini  anlatmaktadır.

101/4- İnsanların, ‘her yana dağılmış’ pervaneler gibi olacakları gün,
 
101/5- Ve dağların ‘etrafa saçılmış’ renkli yünler gibi olacakları (gün),
 
Kıyamet suresinde de kıyamet sahnesi şöyle tasvir edilmektedir.
 
75/1- Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim.

75/2- Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim.

75/3- İnsan, onun kemiklerini Bizim kesin olarak bir araya getirmeyeceğimizi mi sanıyor?

75/4- Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz.

75/5- Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği)ni de ‘fücurla sürdürmek ister.’

75/6- “Kıyamet günü ne zamanmış” diye sorar.

75/7- Ama göz ‘kamaşıp da kaydığı,’

75/8- Ay karardığı,

75/9- Güneş ve ay birleştirildiği zaman;

75/10- İnsan o gün: “Kaçış nereye?” der.

75/11- Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok.

75/12- O gün, ‘sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)’ yalnızca Rabbinin katıdır.

75/13- İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir.

75/14- Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir.

75/15- Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.

Nebilerin, Yani vahye muhatap olan peygamberlerin getirmiş oldukları en büyük haberlerden birisi de ahret alemi ile ilgili getirdikleri bilgilerdir. Dünya hayatında nebilerin dışında hiç bir insan   Öldükten sonra ahret aleminde bir diriliş ve hesaba çekiliş olacağını bilemez. 

İşte gelen peygamberleri diğer insanlardan ayıran en büyük özelliklerden birisi Allah’ın onları ahret  ve dünya hayatında insanların  başlarına bazı şeyler gelmeden, yapmış oldukları yanlış davranışların sonucunda Allah’ın bildirmesiyle gayıptan, ötelerin ötesinden neler gelebileceğini haber vermeleridir.


81/24-O, gayb (haberlerin)e karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz (ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz.)

Kuran’da Allah, İnkar edenlerin temel özelliklerinden bahsederken, Ahret alemi ile bilgileri inkar etmeleridir. Bunların isimleri Kuran’da,  Bilmeyenler, müşrikler, puta tapıcılar, ata dini mensupları olarak değişik sureler içerisinde  kelimelerle ifade edilmişlerdir. 

Bunlar  Ahret hayatında insanların diriltilerek yapmış oldukları iyi veya kötü davranışlarından dolayı hesaba  çekilip ceza ve mükafat göreceklerine inanmazlar.  Onlar için ne varsa olup biten dünya hayatındadır. Öldükten sonra diriltilmeyeceklerini yaşamın ölümün sadece dünya hayatında olduğunu söylemektedirler.

23/ 33- Kendi kavminden, inkar edip ahirete kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine, dünya hayatında refah verdiğimiz önde gelenler dedi ki: “Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir, kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir.”

23/34- “Eğer sizin benzeriniz olan bir beşere boyun eğecek olursanız, andolsun, siz gerçekten hüsrana uğrayanlar olursunuz.”

23/35- “O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman, sizin mutlaka (yeniden diriltilip) çıkarılacağınızı mı va’dediyor?”

23/36- “Heyhat, size va’dedilen şeye heyhat…”

23/37- “O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz.”

23/38- “O ise, yalnızca bir adam (insan)dır, Allah’a karşı yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz.”

Günümüz toplumlarında iki tip insanlar ahret olgusuna inanmamaktadırlar. Bunlardan birisi Kuran’ın ifadesiyle ata dinine mensup olanlar. Bunlar günümüz toplumlarında karşılığı ateistlerdir. Bunlar Allah’a  peygamberlere, Allah’ın gönderdikleri kitaplara ve ahret alemine iman etmezler.  Kuran’dan bir ayetle örneklendirmeye çalışalım.

2/ 28- Nasıl oluyor da Allah’ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O’na döndürüleceksiniz.

2/29- Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O’dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O’dur. Ve O, her şeyi bilendir.

İkinci tip ahret alemini inkar edenler deistlerdir. Bunlar, Allah’ın varlığını kabul ettikleri halde yine ateistler gibi Allah’ın Gönderdikleri peygamberlere kitaplara ve ahret alemini kabul etmediklerinden dolayı  onlarda müşrik olarak tanımlanmaktadırlar.

39/ 38- Andolsun, onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Gördünüz mü-haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O’nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O’nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi” De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler.”

Demek ki Allah’ı kabul etmek  Allah’ın rabliğini kabul edip onun nebiler aracılığı ile gönderdiği kurallar çerçevesinde yaşamadıkça hiçbir anlam taşımamaktadır. Bu gün deizmin bir ürünü olan laiklik, demokrasi,sekülerizim pozitivizmim  vs. gibi akımlar. 

Allah’ın rabliğini gündemden kaldırarak dünya yaşamını kendi akıllarından çıkardıkları kanunlarla idare ederek yönetmektedirler. Bu sebeple dünya, ahlaki çöküntülerin doruk noktasına ulaşmıştır. Adam öldürme  silahlı saldırılar, gasp hırsızlık, zina fuhuş intihar içki kumar gibi daha bir çok bağımlılık yapan alışkanlıklar her toplumlarda ala bildiğine  yaygınlaşmış toplumlar mutsuz hüzünlü karamsar bir profil ile karşımızda gözlenmektedir.

Düşünen insanların kafalarında bu olayların neden ve niçin oldukları  soru işaretleri bırakmaz mı? Gidilen yolda bir mutlak bir yanlışlık olması gerekir ki toplumlar bu kadar  nasıl sarsıldılar.

101/6- İşte, kimin tartıları ağır basarsa,
 
101/7- Artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir.
 
Tartıların ağır basmasını klasik din adamları sanki her yapılan günah ve sevaplar toplanacak bir teraziye konacak Günah miktarı ağır basanlar cehenneme sevap miktarı ağır basanlar da cennete gidecek anlayışı hakimdir. Oysa insanlar dünya hayatında iki sınıf olarak karşımıza çıkmaktadırlar. 

Ya Müslüman olur, hayatının her alanında Allah’ın kendisine yüklemiş olduğu sorumluluklar içerisinde yaşar ve ölür. Arkasından onu cennet takip eder. Ya da insanlar rabbani yolun dışında bir yola girer ve yaşar. sonucu da cehennem olur. Cennet ve cehennem süresizdir. Cehenneme giren ebedi cehennemlik cennete giden de ebedi cennetliktir.

11/105- (Kıyametin) Geleceği günde, O’nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi ‘bedbaht ve mutsuz’, (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.

11/106- Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır.

11/107- Onlar, Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. Çünkü Rabbin, gerçekten dilediğini yapandır.

11/108- Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır.

İnsanlar Yaratılış olarak eksik ve hatalıdırlar. Mutlaka peygamberler de dahil olmak üzere kovulmuş lanetlenmiş şeytan insanlara musallat olmaktadır. Allah  insanlara ergenlik döneminden bunaklık ve ölüm dönemine kadar süre vermektedir.

Bu süreç içerisinde ölüm gelmeden önce eğer yanlış yolda ise kendisini değiştirerek doğru yola girmeye karar verir. Ve kararında durursa veya iman ettiği halde imanını hayra dönüştürecek  fırsat bulamadan ölürse, Allah da onu cennet kervanına eklemektedir.

Allah tövbeyi  bağışlamayı sapmayı, ve bağışlamaya sapmaya gidebilecek hem eğilimi hem de malzemeleri vererek, insanlar denenmektedirler. Bir taraftan nebiler ve resullerle vahyi bilgilerin, bir taraftan da iblis ve şeytanların vesveseleriyle  insan muhatap olmaktadır.  

Allah insanlara hem sapmanın yolunda gidebilecek malzemeleri verdiği gibi, rahmanın yolunda gidebilecek malzemeleri de vermiştir. İnsan karşısına çıkan her iki yola girdiği zaman yaşamında bir değişikliği hem çevredeki insanlar hem de kendisi rahatlıkla fark edebilmektedir.Turunçgiller familyasından  olan turuncu bir yafa ,limon, velense vaşington  gibi türlerden hangisini  aşılamış san o meyveyi vermektedir.

İnsanlar da öyledirler. İnsanlar hayata bakarlarken hangi şekilde kendilerine bir yaşam tarzı seçeceklerine kendileri karar verirler. İnsanlar ya Muttaki yoldadırlar ya da şeytani yoldadırlar. 

Muttaki yolda olan her hangi birisine içki versen  veya zinaya gitmeyi teklif etsen  gider mi? Eğer Allah’ın kendisine kesin olarak yasakladığı bir şeyi teklif edildiğinde giderse  o mutlaka yol çizgisini değiştirmiş demektir. Bir vücutta iki kalp bulunmadığı gibi, bir kişide birbirine zıt iki inanç ve yaşam da bulunmaz.

33/4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.

İnsan ya Allah’ı ilah olarak kabul eder onun nebilerle gönderdiği  vahiylerle hayatını düzenler. Ya da insan Allah’ın dışındaki taptıkları  ilahların koydukları ilkelerle hayatını düzenler. Nasıl aynı anda bir kapı hem açık hem kapalı olamıyorsa, insan aynı anda hem Müslüman hem de gayri Müslim olamaz. Bir kişiye iman girerse küfür  çıkar. Küfür girerse iman çıkar.

İnsanlar kendilerine nasıl bir yol seçmişlerse o yolda güçlenerek  devam ederler. Başlangıç noktası sıfır veya nötr olan  iki kişi zıt yönde yürümeye başladıklarında  her ileriye attıkları adımlar onları birbirinden daha da uzaklaştırıyorsa inkar ya da şirk yolunu tercih edenlerle iman ve Salih amel işleyenler de hayatta yaşadıkça kendilerini değiştirmedikçe yol farklılıkları birbirlerinden o derece uzaklaşmaya başlar.

Eğer inkar yolunu seçmiş bir adam, gittiği yolun yanlışlığının farkına vararak iman eder imanını Salih amele götürürse  İman etmenin ve imanla yaşamanın hazzını tatmış ve mutmain olmuş bir konumdadır. Eğer kişi bu güzelliklerin farkına varıp, sonradan yine inkar eder ve inkar yolunda ilerlerse artık o tekrar iman edip Salih amel işlemesi zorlaşmaktadır.

4/137- Gerçek şu, iman edip sonra inkara sapanlar, sonra yine iman edip sonra inkara sapanlar sonra da inkarları artanlar… Allah onları bağışlayacak değildir, onları doğru yola da iletecek değildir.

Allah Her ne şartta olursa olsun Dünya hayatında gittiği yanlış yoldan   değişim dönüşüm yaparsa bağışlar. Ama bağımlılık yapan alışkanlıklar onu asla bağışlanmak için çaba göstermesine ve bağışlanmasına  engel olur. Nasıl dişleri yalama yapmış bir cıvata işlevini yitirip görev yapamıyorsa, iman edip sonra inkar eden , sonra iman edip yine inkar edenler ve inkarı arttıranlar cıvatanın işlevini yitirmesi gibi işlevlerini yitirirler.

Her insan bir hayat serüveni  boyunca Hayatta yaşarken kendi yolu doğrultusunda  olan malzemelerle hayatlarını örerler. İman eden ve Salih amel işlemede karar verenler, Allah’ın yasaklamış olduğu haram şeylere karşı o yolda olgunlaştıkça duyarsızlaşırlar. İşte hazreti Yusuf’un  vezirin karısının baskı ve zorlamasına karşı kendisi de arzuladığı halde öyle bir zina suçunu işlememesi, isterse insan kendisini, koruyup arındırabiliyor muş.

12/22- Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.

12/23- Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi. (Yusuf) Dedi ki: “Allah’a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.”

12/24- Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı. Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.

Eğer Yusuf öyle bir yanlışlığı yapmış olsaydı, o yanlışa giden yolun temelini atarak hayatta şeytani yolda yürümeye aday birisi olarak karşımıza çıkacaktı. İşte direnerek saray eşrafının ve halkının baskı ve zulmüne rağmen zindana atmakta birleştikleri halde onu doğru yoldan ayıramamışlardır. Ve Allah da onu kararlı takva duygusunun istediği istikamette hayatını öre-bilmiş onu ülkenin yöneticisi konumuna taşımıştır.

Her insan mutlaka iki yoldan birisinde ilerleyerek yol almaktadır. İlk başlarda insanların kafaları karışık olsa da, zaman geçtikçe yollar netleşmekte ya insan Allah yolunda, ya da tağutlar yolunda ölüp öldürülecek kadar yolunda sabitleşmektedirler.

4/76- İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.

Orta yerde hiçbir insan kalmayacaktır.mutlaka Allah onları görünmezlikte deneyecek dünya hayatında ahret alemindeki gideceği yeri kendisi belirlemeden ölmeyecektir.

5/93- İman edenler ve salih amellerde bulunanlar için korkup-sakındıkları, iman ettikleri ve salih amellerde bulundukları, sonra korkup-sakındıkları ve iman ettikleri ve sonra (yine) korkup-sakındıkları ve iyilikte bulundukları takdirde (yasaklanmadan önce) dedikleri dolayısıyla bir sorumluluk yoktur. Allah, iyilik yapanları sever.

5/94- Ey iman edenler, Allah görünmezlikte (gaybte) Kendisi’nden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa, onun için acı bir azap vardır.

Bağışlama: Kişilerin doğru bir istikamet tutturarak  bilgilendikçe yapmış olduğu yanlışlardan vaz  geçerek kendilerini düzeltmeleridir.  Allah bağışlamayı da yaratmış sapmayı da yaratmıştır. 

Allah kimseyi kendi istemedikçe bağışlamaz ve saptırmaz da dünya hayatından insanların denenmesi budur. Allah kimseyi kendisi istemedikçe cennete de atmaz cehenneme de atmaz.Allah insanlara cennete ve cehenneme gidecek malzemeleri verir. 

İnsanlar isterlerse kendilerine cennet, isterlerse kendilerine cehennem hazırlarlar. Eğer Allah birini cennete birini de cehenneme atmış olsaydı, insanların özgür iradesi dışında  olay gerçekleşirdi bu da adil olan Allah’a adaletsiz sıfat yakıştırılmış olurdu.

Kuran günahı kendisini kuşatanlar derken, inkar ve küfür yolunu seçerek Allah’ın yasakladığı şeyleri yaparak hayatını birleştirmesi anlamındadır. 

Zaten inkar edenlerin kötü ve yanlış davranışlarının yanında güzel davranışlar da bulunsa da onların yapmış oldukları güzel davranışlar Allah katında kabul görmeyecek. İnsanların Amellerinin geçerli olması için insanlar önce Allah’ın rabliği karşısında başka rablere inanmamalıdır. Allah’ın şirk koşanları bağışlamaması da bu anlama gelmektedir.

4/115- Kim kendisine ‘dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan sonra, elçiye muhalefet ederse ve mü’minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!..

4/116- Hiç şüphesiz, Allah, Kendisi’ne şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır.

İnkar edenlerde günah ve sevap diye bir kavram yoktur. Onların inkar etmekle zaten günahların en büyüğünü işlemiş olmaktadırlar. Diğer günahların hepsi İnkarın  gölgesi altında kalmaktadır. Nasıl güneş doğduğu zaman yıldızlar onun parıltısı karşısında kayboluyorsa şirkin dışında kalan bütün  günahlar şirkin karşısında kaybolup gitmektedir.

2/264- Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, idirnsanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez.
 
Tartıları ağır basanlar Müslüman olanlardır. Onların ışığı meşalesi vahiydir.

101/8- Kimin tartıları hafif kalırsa,
 
101/9- Artık onun da anası (son durağı) “haviye”dir (uçurum).
 
Tartıları hafif gelenler kafir ve müşrik olanlardır. Müşrik olanlar ya Allah adına din uydurup bu Allah’tandır diyen ehli kitap toplumlarıdır. Ya da puta tapıcıların  söylem ve eylemleridir.

2/ 79- Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için “Bu Allah Katındandır” diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.

2/80- Dediler ki: “Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir.” De ki: “Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?”

2/81- Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.

İslam toplumlarında bilinen ölürken ağzından çıkan   son kelimesi kelimeyi tevhit olup da ne kadar günah işlerse işlesin cezası miktarınca cehennemde yanıp cennete gideceği inancı  ehli- kitap inancından gelmiştir. Ya insanlar inanır inancını Allah’ın koyduğu kurallar çerçevesinde  yaşar. ölünceye kadar bu istikamette olur. 

Ebedi cenneti gösterdiği performansa göre derecelerle  hak eder. Ya da insanlar vahyin dışında yol seçer  insanların koydukları kuralları kendilerine ilke edinir müşrik ve kafir olarak yaşar   bu yol üzerinde ölür. cehenneme gider, orada ebedi olarak ceza çeker. Bir kişinin  ben inandım deyip de inancını fiili hayatla bütünleştirmediği sürece Allah katında onun imanı geçerli değildir.

3/142- Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

3/143- Andolsun, siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.

9/ 14- Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azaplandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü’minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun.

9/15- Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

9/16- Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah’tan ve Resûlü’nden ve mü’minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah ‘bilip (ortaya) çıkarmadan’ bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Evet bu ayetler insanların ağızlarından çıkan sözlerin bedelini mutlaka ödemeden bir anlam taşımadığının delilleridir. Ziraatta, sanatta  tıpta biyolojide ve hangi ilim dalında olursa olunsun kişi kendi uzmanlık dalı ile ilgili mesleğini icra etmemişse onun uzmanlığının bir anlam ve önemi kalmadığı gibi, Kişilerin iman ettim dediği zaman da eğer inancı ile ilgili gerektiği zaman  canı da dahil bütün kazandıklarını riske atmadıkça bir anlam taşımaz..

9/111- Hiç şüphesiz Allah, mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur.

İnsanlar hangi yola giderse o yolda inancının gereklerini yerine getirmesi bir bedel ödemesi gerekir. Hani lafla peynir gemisi yürümez derler ya, evet inandık demekle inancının gereklerini yerine getirmeden iman olmaz.

Ben Müslümanım dediği zaman ölüm dahil  inancı uğruna başına geleceklerin riskini alması gerekir. Ancak   mustazaf ve mazlum olanlar zorba ve zalimlerin ellerinden iman edenler birbirlerine destek olarak onların zulmünden kurtulabilirler.

2/ 243- Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: “Ölün” dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez.

2/244- Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.

2/245- Allah’a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O’na döndürüleceksiniz.

2/246- Musa’dan sonra İsrailoğulları’nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: “Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi, O: “Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?” demişti. “Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)” demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.

13/ 18- Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O’na icabet etmeyenler ise, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yaratıktır o!..
 
101/10- Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir?
 
2/ 83- Hani İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin” diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz.

2/84- Hani sizden “Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın” diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hala (buna) şahitlik ediyorsunuz.

2/85- Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.

2/86- İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.
 
101/11- O, kızgın bir ateştir.
 
Allah haviye’yenin ne olduğunu yine konu içerisinde açıklamaktadır. “O, kızgın bir ateştir.” Allah insanların bildikleri şeylerden bilmedikleri şeyleri açıklamaktadır. Ahret yaratması  dünyadaki yaratılanlardan farklıdır. 

Dünyada insanlar bir zaman dilimi içerisinde hem günah işlemeye hem de sevap işlemeye müsait iken, ahret hayatında ise günah ve sevap yok. Ya ceza var ya da mükafat vardır. Bu sebeple ceza çekmek de ebedidir. Mükafat görmek de ebedidir.   dünyada iken insanı ateşe atsan yanar ve ölür. Ama ahret hayatında öyle olmayacak, insan ebedi bir azap çekmeye dayanıklı hale getirilecek şekilde yaratılacaklardır.

29/ 20- De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

Kuran cehennemde  azap çekenlerin hallerini tasvir ederken şöyle anlatmaktadır.

4/ 56- Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Orada ölmek isteyecekler ölmeyecekler, toprak olmak isteyecekler toprak olamayacaklar, geriye dönmek isteyecekler geri de dönemeyeceklerdir.

6/ 27- Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: “Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz’in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü’minlerden olsaydık.”

Ama ne yazık ki, pişmanlık ancak dünya hayatında geçerlidir.Allah zaten onlara dünyada iken büyük azap gelmeden önce uyarılar vermiş ve uyarıcılar göndermişti. Artık insanlara ölüm geldi mi? geriye bir daha dönüş yoktur. İnsan nasıl dünyada ekin ekmişse onun karşılığını almak üzere oraya sevk edilmişlerdir. 

Hatalar ve kusurlar bize aittir. Hatasızlık ve kusursuzluk yerleri ve gökleri yaratan Allah’a aittir.

Ali Rıza Borazan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir