DUA

Duayı çocukluğumuzda ailemizden ve çevremizdeki insanlardan görerek öğrendik. Zor zamanlarda ve namazlardan sonra elleri gökyüzüne açarak Allah tan kendimiz ve çevremiz için çeşitli isteklerde bulunmak. Bunu son derece masum ve doğal bir davranış olarak ele aldığımızda kimseye zararı olmayan ve bu tür duayı yapanın üzerinde olumlu etkiler yapan bir haldir.
İlmi ve gücü sonsuz olan Allah ile iletişime geçerek O’ndan isteklerde bulunmak hayatımızda neleri değiştiriyor. Biz kuluz o Allah. Biz zayıfız O Kudretli, biz muhtaç olanız, O hiçbir şeye muhtaç olmayan bütün eksiklerden münezzeh olan. Hal böyle olunca bize istemek O’na da vermek düşüyor.
İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara.
Biz isteyince Allah veriyor mu?
Vermiyorsa neden ?
İki yüzü kara olduğundan mı?
Gücü olmadığından mı vermiyor?
Veya vermek istemiyor mu?
Veya dilediğine verip dilediğine vermeyerek keyfimi davranıyor?
Bu soruların cevabını Allah’tan almamız gerekiyor.
Sorsak bize cevap verir mi?
Bire bir konuşur mu bizimle?
Dua ettiğimizde anında bize kulum senin duanı kabul ettim veya etmedim sebebi şudur diyor mu?
Hayır.
Bu durumda neden her namazın sonunda ellerimizi açıp, bizimle tek kelime dahi konuşmayan Allah’tan türlü isteklerde bulunur yalvarırız.
Hatta göz yaşı dökeriz?
Bu sorularımıza cevapları iki kanaldan alabiliyoruz. Allah’ın Elçilerine vahyettiği Kuran ve yarattığı evren den.
Evrene baktığımızda karşımıza bir kaos çıkmıyor, aksine hepsinin bir diğeriyle uyum halinde olduğu ve hiçbir insanın yapamayacağı gücümüzü fersah, fersah aşan mükemmel bir sistem çıkıyor. Buradan anlıyoruz ki her varlığın tamamı bir kurala ve sisteme bağlı hepsinin bir yasası var.
Her varlığa bir yasa koyan Allah Dua ya da bir yasa koymuş olması gerekmez mi?
Şimdi Allaha soralım her varlık bir yasaya tabi olduğuna göre Dua nın yasası nedir?
Kendisiyle Allah’ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir. Şura 52
Bu ayetten anlıyoruz ki Allah bir beşer ile konuşmaktan ziyade Nebilerine vahyederek ve o vahyin bizlere ulaştırılmasıyla bizlerle konuşuyor. Bu ayet bize aynı zamanda Dua larımızın kabulü veya reddini Kurandan ve hayattan öğrenebileceğimizi söylüyor.
Dua kökünden gelen ikiyüzoniki yerde dua ile ilgili kelime geçmektedir. Biz birkaç ayeti inceleyerek Dua yı anlamaya çalışacağız.
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. Bakara 186
Duaya icabet edeceğini bildiren Allah ayetin devamında bu icabeti bir şarta bağlamış:
Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler
Demek ki Allah’ın Dua ya icabeti bize yaptığı çağrıya icabet etmemize bağlı.
Allah’ın bu çağrısı nedir?
Doğrusu biz ona, gerçek yolu gösterdik; ister şükreden (mümin) olsun, ister nankörlük eden (kâfir)… (İnsan 3)
Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif )  olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum 30)
Allah’ın bize çağrısı Allah’a iman etmemiz ve Rum 30 da belirtildiği gibi Kuran ile Evreni bir arada değerlendirip Hayata ve evrene koymuş olduğu yasalara uygun yaşamak.
Vahiy ve Evren yasalarına uymak yapacağımızı Allahın evrende koymuş olduğu sebep sonuç ilişkisi dahilinde yapmaktır. Şimdi kendimize soralım geleneksel din algısından kopyaladığımız dua anlayışında Allahın yasalarına uyrakmı hareket ediyoruz? Kesinlikle hayır.
Ellerimizi açıp Allah’tan olur olmaz her şeyi istiyoruz. Du diye sıraladığımız isteklerimizde Allah a akıl öğretiyoruz.!!!
Sanki Allah yapılması gerekenleri bilmiyorda biz Allah’a hatırlatıyoruz yapmasını emrediyoruz. Haşa Allahı hizmetçimiz yerine koyuyoruz.
Bu yanlış anlayışın temelinde yatan sebep, Allah’ın hayata Vahyetmenin dışında her türlü müdahaleyi istediği zaman istediği şekilde yaptığına inanmamız yatmaktadır. Allah’tan ,evrene koymuş olduğu kuralları ihlal ederek bizim duamızı kabul etmesini istiyoruz.
Kendimiz kurallara uymadığımız gibi Allah’ı da kendimize benzeterek kuralların ihlal eden bir Allah yaratmaya çalışıyoruz.
De ki: ‘Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır.’ (Furkan 77)
Kurandaki dua insanın hür iradesi ile karar verdiği yönde hareket etmesidir, bedel ödemesidir, amel işlemesidir.
Yukarıdaki ayette belirtilen ‘Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Cümlesinde DUA yerine tercihi veya salih ameli koyarak okursak Kuranın duadan neyi kastettiğini daha net anlayacağız.
‘Salih amel tercihiniz olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?
İşte Kuranda kastedilen dua tercih yaparak bu tercihi gerçekleştirmektir.
İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua eder. İnsan, pek acelecidir. (İsra 11)
İki seçenekli bir varlık olan insan ya iman eder ya inkar eder. İman edenler salih amel işleyerek hayra dua eder Allah’ın duamıza verdiği değerde buradan gelir, inkar edenler kötülük işleyerek şerre dua eder, Allah’ın gazabı da buradan gelir.
Dua etmeyelim mi ?
Bu soru bile eksik veya yanlış. Dua denilir denilmez aklımıza hemen Allaha sözlü yakarış geliyor. Oysa Dua insanın karar verdiği yönde gereğini yapmasıdır. Vereceğimiz kararlarda Allah’ı dahil ederek düşünüp, konuşup, plan yaparak isteklerimizin bedelini ödemek şartı ile Allah’tan istemek bizim motivasyonumuzu ve bilincimizi artırır. Bilinç artırmak için sözle dua yaparız. Gereğini yapmaz isek her şey sözde kalır.
Geleneksel dua anlayışı tamamen yanlıştır. İnsanı pasifleştirir. Kuran insanı aktifleştirir.
Geleneksel dua anlayışı bedelsiz kazanç mantığı ile tembelleştirir. Kuran daha çok çalışmanın yollarını açar.
Geleneksel din anlayışında dua Allaha emirler ve akıl verirken Kurandaki dua insana Allah’ın kurallarını anlamayı ve uygulamayı emreder.
Geleneksel dua Allah a kuralları ihlal ettirmeye ikna etme çabasıdır. Olmayacak istekleri sıralayarak sanki olacakmış beklentisine girerek insanı oyalar uyuşturur. Kuran ise hayatı gözlemleyerek gerçeklerle yüzleştirerek istek ve ameli bir araya getirip çözüm üretir.
Dua konusunda farklı açılardan daha kapsamlı değerlendirmeler yapılması zaruridir. Daha güzel yazılarda bulaşmak dileğiyle hoşça kalın.
‘’Duanız Hayatınızdır’’

Tevfik Ünal

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir